Anılmaya
değer bir hayat sürmek ve erdemli bir insan olmak, bize çeşitli
vesilelerle dayatılan ‘herkes’ ya da ‘hiç kimse’ olmayı bilinçli bir
şekilde reddetmekle başlar.
Sizi görüp , Size şefkatle bakmayan gözlerin vay haline
Sizi işitip, Size inanmayan kulların vay haline
Yolunuzun üstüne taşlar koyanların, dikenler serenlerin vay haline
vay haline Taif'te mübarek sakalinizdan süzülen yaşların ve kanların akmasina sebep o taşlari atan ellerin sahibine, vay haline..
Ey bahtsız çocuklar hiç Gül incitilir mi?
Bir Peygamber taşlanır mı hiç!
Taif utandı, ağladı Taif
Atılan taş utandı
Taş da ağladı.
O taşlar ki, hep mübarek ayaklarınızın altını öpmeye müptelaydı.
Nur yüzünüze böyle temas etmek ister miydi hiç.
İstemezdi canınızı yakmayı
İki dağ arasında küçük bir kentti Taif
Sizden bihaber yaşayanları vardı.
Henüz içmemişlerdi ellerinizden iman şerbetini
Tadını bilmiyorladı daha
Siz ne zaman Taif'e gitme kararı aldığınızda
Bahtına ne zaman Siz düştünüzde Efendim, Taif'in
Güllerle sevinçle karşılamaları lazımdı Sizi
Zira ebedi mutluluğu getiriyordunuz
Zira sonsuz bir kurtuluşu vaadediyordunuz onlara
Öyle bir anahtar veriyordunuz ki açtığı kapı sonsuz bir alemin sonsuz saadetleriyle buluşturacaktı onları
Ne gül uzattılar Size, ne hakkıyla davrandılar
Taşladılar sizi Efendim!
Utanmadan sıkılmadan korkmadan taşladılar
Gül yüzünüzden ümmetin affı için gözyaşı döküyorken...
Bir de mübarek kanınız eklendi buna
Yaralanan ve kanayan yerlerinizden düşen damlalar eğer etseydi yere temas
Alemin sonu olurdu, biliyordu melekler bunu
Dört bir tarafınızda pervane olup herbiri bin aleme bedel mübarek damlaları yakalamaya çalışıyorlardı yere düşmeden
Çok yorgundunuz Efendim
Bir ağacın yanında oturdunuz
Yüzünüzde kanınızla karışan gözyaşlarınız.
Sizi Taif'ten taşlayarak çıkaran çocuklar
Evlerine bir utançla döndüler
Anneleri hiçbir suyla çıkaramadı ellerindeki bu kiri
Mübarek bedeninize temas edip sizi inciten taşlar utançlarından bölündü
Bölündü, un ufak toz oldu.
Mübarek ağzınızdan gönlünüzün büyüklüğüne yakıştığı ve sadece Ümmetini çok seven bir Peygamberin başardigi Kelimeler döküldü
” ALLAH`IM bilmiyorlar, onlari affet, bilmiyorlar ”
Senin Yanından oldum ben bir SÜRGÜN,
Sensizliğe ağlıyor kalbim üzgün,
Bülbüller Seni söyler dertli bugün
Allahım, Senden sürpriz hayırlar diler ve beklenmedik şerlerden Sana sığınırım.
Amin..
Enes b. Malik Hazretlerinin rivayet ettiği bir hadiste Hz. Enes,
Efendimiz (aleyhissalatü vesselâm)'ın (yukarıda geçen) bu duayı hem
sabahleyin hem de akşamları okuduğunu söylüyor. Ayrıca Hazreti Enes
(radiyallahü anh) şunu ilave ediyor: ''Zira insan, sabah ya da akşam
karşısına sürpriz olarak neyin çıkacağını bilemez.'' (Bu dua ile ilgili
olarak Münavî'nin Feyzü'l-Kadîr'inde geçen bir ifadeyi de buraya
dercetmek isteriz. Buna göre İbnü'l-Kayyim şöyle demiştir: 'Her kim bu
duayı devamlı okursa, ne kadar faziletli bir dua olduğunu anlar ve pek
çok faydasını görür. (Bu dua), (o kişiye) herhangi bir 'nazar'ın
dokunmasına mani olur; eğer herhangi bir 'nazar'a maruz kalmışsa, o
nazarı o kimseden defeder. Bu da o duayı okuyan kulun imanının
salâbetine, tevekkülünün derecesine ve kalbinin sağlamlığına göredir.
Evet bu dua (okuyanı koruyan) bir zırhtır.)
Protesto ediyorum; seçme ve yaşama hakkımı elimden alıp, hakkıma girenleri..
Beni/bizi üzenleri..
Ayrı
bir hayat, ayrı bir insan olduğumuzu göz ardı edip, bencilce fikirlerini
5 yaşındaki çocuk inadı ve hırçınlığıyla bize yaşatmaya çalışanları..
Sana sığınıyorum Allahım..
Sana havale ediyorum..
~~~~
''Hayat benim hayatım ! Dışardan nasıl göründüğümün bir önemi yok ! İçeriden görebilenler yetiyor bana.. Beni dışardan yargılayanlara sözüm yok,zaten dışarda kalmaları yetiyor onlara !"