31 Ocak 2012

Hayat ne garip insanlar kaybetmeyi mi bekler kıymet bilmek için..?
Uzun süre önce gelen ve çok beğendiğim bir maili sizlerle paylaşmak istedim..



"Hayatın, havaya attığımız 5 topla oynanan bir oyun olduğunu düşünelim.. 
Bu toplar;


İşimiz,
Ailemiz,
Sağlığımız,
Dostluklarımız ve
Benliğimizdir. 


Bu 5 top içinde bir tek "işimiz" lastik bir toptur. Düşürürsek zıplatabiliriz. 
Ancak diğer 4 top camdan yapılmıştır. Düşerse kırılır, yerine konulamazlar. 
Bunu fark etmeli ve hayatımızı bu dengeye göre kurmalıyız. 
Oysa hepimiz o ilk lastik topu tutabilmek uğruna diğerlerini kırıp dökmüyor muyuz?"
Sizi tatlı kılacak kadar yeterli mutluluğunuz, güçlü kılacak kadar acı deneyiminiz, insan kılacak kadar üzüntünüz ve sizi mutlu kılmaya yetecek kadar umudunuz olsun. 
Dilerim her şey gönlünüzce olur.
Camdan varlıklarınıza daha çok zaman ayırabilmeniz dilekleriyle,
Herkese sevgi ve saygılarımla.."

*İktibastır..

27 Ocak 2012

Namazları aksatıyorum, hep aynı sûreleri okuyorum..



Namaz kılanların sık sık karşılaştığı bazı durumlar vardır ki; bu, kişi ile namaz arasına girer. Namaza karşı duyulan iştiyaksızlık, namazda rekâtları karıştırmak, hep aynı sûreleri okumak, namazı geciktirmek, sabah namazına kalkamamak sık başımıza gelebilir. Prof. Dr. Saffet Köse, karşılaşılan bu durumlarda ne yapılması gerektiğini anlattı.
Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saffet Köse, namazla ilgili merak edilen ve akıllara takılan sorulara cevap verdi. Namazda farklı sûreler okumak ya da iş yoğunluğu ve günlerin kısa olması sebebiyle namazı son ana bırakmamak için izlenecek yolları gösterdi.
30 yaşındayım, 15 yaşından beri namaz kılıyorum ancak namaza karşı bir iştiyaksızlığım oluşmaya başladı. Namazlarımı aksatıyorum, bazen de hiç kılmıyorum. Ne yapabilirim?
Bu problem namaz bilincindeki eksiklikle ilgili gibi gözüküyor. Namaz içindeki her bir eylemin çok derinlikli anlamları vardır. Bunları keşfedip düşünerek, farkında olarak, anlayarak kılmak, namaz bilinci kazandıran, varsa onu artıran bir özelliğe sahiptir. Mesela hadislerde anlatıldığına göre namaz, Allâh'ın huzurunda duruş, namaz kılanın Fatihâ Sûresi'yle Allâh ile konuşması, tahiyatta (et-Tahiyyâtü duasını okurken) Rasûlullah ile selamlaşması, Rabbenâ duasıyla kendisine, anne-babasına ve bütün insanlığa dua ettiği bir atmosferdir. Bir insan için bundan daha değerli, mutluluk veren ne olabilir ki! Böyle bir kişiye namazda okuduğu sûre ve diğer duaların anlamlarını ve tefsirini bu konuda yazılmış kitapçıklardan ya da bir tefsirden ya da mealden öğrenmesini, eylemlerinin ne manaya geldiğini anlamak için de İmam Gazâlî'nin İhyâu Ulûmi'd-Dîn adlı eserindeki namaz bahsini okumasını, bundan sonra da mümkün olduğu ölçüde namaza başladığında dünyayı unutmasını, geride bırakmasını, Allâh'ın huzurunda olduğunun farkında bulunmasını tavsiye ederiz.
Namaz kılarken çoğu zaman rekâtları karıştırıyorum. Bazen de hangi sûreyi okuduğumu unutabiliyorum ve namaz esnasında duraksıyorum, düşünmeye başlıyorum. Duraksamam ve düşünmem namazımda bir bozulmaya sebep olur mu?
Namazı dikkatli bir şekilde kılmak, imkânlar ölçüsünde dünyalık işleri bir kenara bırakmak esastır. Bununla birlikte namazda zihni meşgul eden bazı olaylar ortaya çıkmış olabilir. Bunlara dalmak unutma, duraksama, hatırlayamama gibi sonuçlar doğurabilir. Namazda unutma, yanılma, dalgınlıkta bulunma, duraksama gibi sebeplerle farz olan bir eylemin geciktirilmesi ya da bir vacibin terk edilmesi ya da geciktirilmesi halinde bu durumları telafi edici ve düzeltici olarak namazın sonunda selamdan sonra sehiv secdesi meşru kılınmıştır. Namazda kıldığı rekâtı hatırlayamayan kişi, kalbi hangisine kanaat getirmişse ona uyar ve sehiv secdesi yapar.
Namazda hep aynı sûreleri okuyorum. Farklı sûreler de okumak istiyorum ama nasıl bir yol çizeceğimi bilmiyorum?
Namazda farklı sûre ve ayetlerin okunması dikkati artıran, namazı alışkanlık icabı yapılan bir ibadet olmaktan çıkaran, namaz bilincini yükselten hususlardan birisidir. Bunun için kararlı davranmak yeterli. Kur'ân okumasını bilen ya da ezberleri olan birisinden yardım alarak eksiklikleri tamamlamak mümkün. Bu konuda elektronik cihazlardan yardım almak, iyi okuyuculardan dinlemek mümkün. Peşinden, okuyuşunu bu konuda bilgili birisine dinletir.
İş yoğunluğum, ayrıca günlerin kısa olması sebebiyle namaz kılmayı unutabiliyorum ya da son ana sıkıştırıyorum. Ne yapabilirim?
Kişi namazını işine göre ayarlamak yerine işini namazına göre programlamalıdır, işi yerine namazını öncelemelidir. Bu hususta şu ayeti hatırlatmak maksada kâfidir diye düşünüyorum: "Onlar öyle adamlardır ki ne ticaretleri ne de alım-satımları Allâh'ı anmaktan, namazı hakkıyla kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoyamaz." Bu konumda bulunanlar özellikle işin yoğun olduğu öğle-ikindi-akşam namazlarını camide cemaatle kılarlarsa büyük bir huzur ve mutluluk duyacak ve sorunu çözeceklerdir. Bunun mümkün olmadığı sıkışık zamanlarda ise ezanı beklemek ve okunur okunmaz da namazı kılmak, bunu da ilke edinmek böyle bir sıkıntıdan kurtaracaktır.
Sabah namazına uyanamıyor, saat 8-9 gibi namaz kılıyorum. Bu davranış uygun mu?
Uykuyu bölüp kalkabilmek, kulluk şuurunun bir göstergesi, nefsi ve şeytanı yenmenin bir işaretidir. Seher vaktinin eşsiz bereketinden yararlanmaktır. Sabah namazının vakti fecr-i sâdıkla başlar güneş doğunca sona erer. Güneş doğduğu anda namazın vakti çıkmış olur. Buna göre sabah namaza kalkmaya niyetlenerek, saat kurmak gibi gerekli tedbirleri alarak yatmak gerekir. Bunlar yapılmamışsa kişi namaza kalkamadığında günahkâr olur ve tövbe gerekir. Gerekli niyet ve tedbirlerden sonra uyanamazsa Hz. Peygamber'in bu durumda günah bulunmayacağını bildiren hadisi vardır.
Hiç ümidim kalmadı
60 yaşındayım. Çok fazla kaza namazım var. Vakit namazlarından sonra kaza namazı da kılmaya çalışıyorum ama namaz borcumu bitiremeyeceğim gibi geliyor. Hiç ümidim kalmadı. Kılmadığım namazlarımın borcunu başka nasıl ödeyebilirim?
İnsanların vaktinde kılamadıkları namazları kaza etmesi, istenen bir durumdur. Kılınamayan namazlar için fiili bir tövbedir. Kişi kararlı bir şekilde 5 vakit namazına devam eder, kılamadığı namazlar için de tövbe ederse, elinden geldiği ölçüde geçmiş namazlarını da kaza edecek olursa Allâh'ın bu samimiyetinden dolayı onu affedeceği umulur. Neticede namaz, halis Allah hakkıdır. İnsan da O'nun kuludur. Burada önemli olan, geçen bütün namazları kaza edeyim derken diğer görevleri ve işleri de aksatmak doğru değildir. Allah, kullarının azını çoğa sayabilir. Bu, onun rahmet sıfatına sahip oluşunun bir neticesidir. O, birçok ayette vurgulandığı üzere merhamet sahibidir.

Zeynep Kaçmaz
 

26 Ocak 2012

 


Seyr-ü Sefa çok yorgunum ruhen ve dahi bedenen..
Yoğun, koşuturmalı ve ayrılık hüznüyle dolu bir hafta geçirdim..
En sevdiklerimden birini yolculadım bu sabah Türkiyeye bir daha buraya dönmemek üzere..
El salladık, dualar ettik ve hüzünlendik..
...
Gurbetin bitti mi bu dünyada..?
Bir daha hasbihal edilir mi gülen gözlerinle..?
Allahualem..
Ya nasip..

Yolunda, gönlünde güzel olsun güzel ablam..
Hakkını helal et..
Selametle..

20 Ocak 2012

Hizmette sınır ve sinir yok,Evelallah..



Necmeddin İlgen... Çantacı Necmi olarak tanıdık onu... Hazırcevaplığı, iman ve Kur'an hakikatlerini anlatımındaki esprili dili dinleyenleri mest etti. Öyle ki öldükten sonra dirilmeye inanmayan üniversite öğrencisi Şinasi'ye verdiği 'ıspanak'lı cevap internette izlenme rekorları kırdı. Güldürürken, kafalardaki birçok iman problemlerini de gidermeyi başardı.

Taraf'ın Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan'ı ziyaretiyle gündeme geldi Necmeddin İlgen. Ziyareti köşesine taşıyan Altan, Bediüzzaman'ın talebesi Mehmet Fırıncı ile Çantacı Necmi Ağabey'den "Yetmiş yaşını aşmış iki iyi insan, iki iyi dindar. 'Nurcular' diye tanınan cemaatin 'öğrenci' kalmayı tercih eden bilgeleri onlar, bilgilerini tevazuun değirmeninde öğütmüş, hoşgörünün fırınında pişirmişler." diye bahsetti. Altan, yazısına "Odundan meyve" başlığını atmasına sebep olan diyaloğu şöyle kaleme almıştı: "Çantacı Abi diyor ki: 'Allah odunla besliyor bizi'. Yüzüne anlamadan şöyle bir bakıyorum. Şaşıracağımı, anlamayacağımı bildiği için benim tepkimi muzip bir gülücükle karşılıyor. 'Allah' diyor, 'odundan elma yapıyor, odundan üzüm yapıyor, odundan meyve yapıyor, bakıyorsun dallı budaklı bir odun duruyor toprağın üstünde, bir bakıyorsun, o odunun ucunda kırmızı elmalar var.' Ben her meyvenin bir mucize olduğunu biliyorum ama bunu 'odundan meyve' diye tarif edince mucize gözümde daha iyi canlanıyor."

Onu yakından tanıyınca Altan'ın, yazdıklarına hak vermemek mümkün değil. 75'i bulan yaşına, kendisini taşımaya zorlanan bacaklarına rağmen hâlâ ilk günkü aşkını koruyor. Her gün en az iki kez kendisini dinlemek isteyenlerle bir araya geliyor. Gördüğü ilginin sebebini 'Allah'ın lütfu'na bağlıyor. "Risale-i Nur'suz bir günüm geçmedi." diyerek beslenme kaynağına dikkat çekiyor. İnsanlarla bir araya gelmekten ve onlara bir şeyler anlatmaktan büyük haz duyduğunu söyleyerek, "Çağırsınlar her yere giderim. Hizmette sınır ve sinir yok." diyor.

Hocaefendi'nin olduğu yer güzeldir

İzmir'de doğup büyüyen Necmeddin İlgen, 1937 doğumlu. Kosova göçmeni bir ailenin çocuğu olan İlgen, 15 yaşında çıraklıkla başladığı ticari hayatını çanta ve kemer imalatçısı olarak sürdürür. Saraçhane'de açtığı dükkânı İzmir'in manevi büyükleriyle tanışmasına da vesile olur. 1965'te arkadaşı vesilesiyle sohbet dinlemek için gittiği bir evde hayatı değişir. Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden Mustafa Birlik'in evinde Risale-i Nurlarla tanışan Çantacı Necmi Ağabey, o gün yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Dönemin şartları gereği tedirgin şekilde sohbetin yapıldığı yere vardık. Baktım kalabalık bir cemaat var. O gün Fethullah Gülen Hocaefendi de oradaydı. Dedim 'Fethullah Hoca da buradaysa burası güzel ve sağlam bir yerdir.' Ve oturup dersi dinledim."

O gün 21. Söz'den okunan bölümü hiç unutmuyor: "Ey vesveseli adam, bilir misin vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet versen şişer, ehemmiyet vermezsen söner, cehil onu davet eder, ilim onu tard eder. Bilirsen gider, bilmezsen gelir. Şu yaranın merhemi işte şudur..." O dönemde kendisi de vesveseden muzdarip olduğu için dersi ilgiyle dinler. Risale-i Nur temin etmenin yollarını arar. Zorlukla elde ettiği 'Sözler'i okumaya başlar. Kitaptan o kadar etkilenir ki işyerini geç açmaya başlar: "Kitabı elimden bırakamıyorum. Şu 20. Söz'ü de bir okuyayım, bitiriyorum. Şu 21'i de okuyayım. Öyle bir tat alıyorum ki..."

Kendimi şikâyet ettim

Çantacı Necmi Ağabey 1971 Muhtırası'ndan sonra geçen zor günlere de şahit olur. Baskınların yapıldığı, Bekir Berk, Fethullah Gülen, Mustafa Birlik, Gültekin Sarıgül, Abdullah Aymaz gibi yakından tanıdığı isimlerin hapse atıldığı günlere şahit olur. Kader arkadaşlarının hapiste olması onu çok üzer. Bunun üzerine kendini şikâyet etmeye karar verir: "Kardeşler içeride, ben dışarıda. Vicdan azabından uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum. Dışarıda böyle sıkıntı çekmektense hapiste onlarla beraber olmak daha iyidir diyerek savcıya gittim. 'Ben de Nurcuyum. Beni de içeri alın' dedim." Hapse atılmayı beklerken tutuklanmak bir yana mahkemeye şahit olarak yazılır.

Gülmekten mahkemeyi bozacaklardı

Mahkeme günü gelince de bir Tuğgeneral, bir Albay, iki yüzbaşı, dört hakimden oluşan heyetin karşısına çıkar. Risale-i Nur okumasına "Başka okuyacağın kitap yok mu?" diyen Albay Kaya Alptan'a esprili bir cevap verir: "Meseleleri en güzel bu Risaleler anlatıyor. Mesela bakın size bir misal vereyim. Bir yumurta aldım bakkaldan, 10 kuruş. Hâlbuki bu 10 kuruştan üç kuruşu getirene, beş kuruşu paket yapana, iki kuruşu satana veriyoruz. Ama aslında yumurta, onu yaratan Rabb'imizden bize bedava geliyor. Muhterem heyet bir düşünün bakalım. 2 kilo ağırlığında bir tavuk. Tezgâhı yok, tornası yok, öğretmeni yok, okula gitmesi yok, tırrrak yumurtayı bırakıyor. Ben böyle deyince Tuğgeneral Sabahattin Bey kahkahalarla gülmeye başladı. Neredeyse mahkemeyi bozacak. Kendini tutamıyor. Nihayetinde kardeşlerim beraat etti."
Necmi Ağabey, çok sevdiği dava arkadaşlarının beraatine sevinirken kendisini hapiste bulur. 3 ayı aşan hapis günlerinde kendini komünist olarak tanımlayan larla beraber kalır. Onlarla kurduğu muhabbet neticesinde birinin namaza başlamasına vesile olur.

Kahvehanelerde sohbet veriyorum

Risale-i Nur'u okudukça elde ettiği kazanımları paylaşmak ister Necmi Ağabey. Anlatmak için yollara düşer. Önceliği İzmir'e verir ama ünü yayıldıkça diğer beldelere de uğrar. Esprili anlatımı, sevecen tavrı ile ünü yayılır. İl il, ilçe ilçe davet edildiği her yere gider. Necmi Ağabey için gençler ayrı bir önem taşır. Bu nedenle İzmir'in üniversitelerinde öğrencilerle bir araya gelir. İman, kader, yaratılış, ölüm, ahret gibi gençlerin kafasına takılan sorulara cevaplar verir. Kampüs bahçelerinde ilgi ile takip edilen konuşmaları için en ufak ayrıntıyı bile değerlendirmeye çalışır. İlgen, ilkokul mezunu olmasına rağmen üniversite öğrencilerine ders verebilecek seviyeye gelmesini de Risale-i Nur'lara bağlıyor.

Çantacı Necmi Abi'nin sohbet etmeyi en çok sevdiği mekanların başında kahvehaneler geliyor. "Ne haber arkadaşlaaar!" diye yüksek sesle başladığı sohbetine "Efendim camide namaz kıldık sizi göremedik herhalde evde kılıyorsunuzdur. Siz camiye gelmezseniz biz kahveye geliriz. Müsaade ederseniz birkaç kelam edeceğiz." diye başladığı sohbetleri büyük beğeni toplar. Önceleri bazı kimseler tarafından sorun yaşasa da zamanla kahvehanelerin merakla beklediği isim haline gelir. Necmi Ağabey bugün bile fırsat buldukça kahvehanelere uğruyor ve oradakilere imanî hakikatleri anlatmaya devam ediyor.

3 il dışında her yere gitti

Necmi Ağabey, 75 yaşını devirmiş olmasına ve bacaklarında yürümesini zorlaştıracak sorunlar bulunmasına rağmen, içindeki imanî hakikatleri anlatma aşkını ilk günkü gibi canlı tutuyor: "Bir telefon geliyor. Ağabey şuradayız gidiyorum, buradayız gidiyorum. Bugüne kadar, Türkiye'de 3 il dışında hemen hemen her yere gittim. Yurtdışına da gittim. Almanya, Hollanda, Avusturya, Belçika... Çağırsınlar yine giderim. Neresi olursa olsun. Hemen hemen her günüm dolu. Risale-i Nur'larla alakadar olmadığım günüm yok. Günde en az iki sohbet veriyorum. Düğün, cenaze ne olursa gitmeye çalışıyorum. Hizmette sınır ve sinir yok. Evelallah."


CİHAN YENİLMEZ  



18 Ocak 2012

♥‏



 http://www.maliyevakfi.org.tr/Images/ist4.jpg


♥‏


         "Şaire sormuşlar Ankara'nın nesini sevdin diye, "İstanbul'a dönüşünü" demiş.."

13 Ocak 2012





..Hayırlı cumalar..