31 Temmuz 2012

Rahmet ayında ne yapılmalı ki motivasyonumuzda azalma olmasın?

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş olan kutlu Ramazan'a ulaştık. Bu ayı değerli kılan mukabele, sahur, teravih gibi ibadetler ilk günlerde hassasiyetle yerine getirilir. Ancak son haftalarda ne yazık ki ilk başlardaki heyecan devam etmez. Yılın sadece 30 gününü kapsayan Rahmet ayında ne yapılmalı ki motivasyonumuzda azalma olmasın?

Her sene ayrı bir heyecanla beklediğimiz kutlu ayın ilk günündeyiz. Oruç ayı Ramazan elbette bu ibadetle sınırlı değil. Bu aya değer katan birçok ibadet var. Sahur, teravih namazı, mukabeleler ilk akla gelenler... Fakat heyecanla yerine getirdiğimiz bu ibadetleri günler ilerledikçe aynı şevkle devam ettiremiyoruz. İlk günlerde büyük istekle sahura kalkar, teravih namazını kılar, mukabeleleri kaçırmayız. Günler ilerlerken "Acaba bu gece sahura kalkmasak mı, bugün mukabeleye katılmasam da cüzü sonra mı okusam, bu akşam teravihi kılmasam mı?" gibi sorular geliyor akla. Uzun gün ve sıcakların da etkisiyle motivasyon epeyce azalıyor. Oysa Ramazan, yılın 365 günü içinde sadece 30 günü kapsıyor. Bu yüzden sabırlı olmalı ve sevabın kat kat fazla verildiği bu aydan daha çok nasiplenmenin yollarını aramalıyız. 

İlahiyatçı Prof. Dr. Şadi Eren, Ramazan'ın ilk günkü heyecanıyla Kadir gecesini beklememiz gerektiğini anlatıyor: "Ramazan'ın her gecesini Kadir Gecesi gibi değerlendirmeliyiz. Dünya nimetlerinde nasıl ki aza razı olmuyoruz ibadette de böyle davranmalıyız. Peygamberimiz, 'Yüce Allah'tan Cenneti istediğiniz vakit Firdevs'i isteyin. Firdevs, Cennet'in ortasında ve derecesi en yüksek olanıdır.' buyuruyor. Bu hadisten yola çıkarak ibadetlerimizi özellikle Ramazan ayında eksiksiz yerine getirelim ki Rabbimizden en güzelini isteyelim." 

Ramazan'da ilk hedefimiz amellerin en hayırlısı olan Kuran-ı Kerim'i hatmetmek olmalı. Her sokakta bir mukabelenin yapıldığı bu ayda günde bir cüz takip etmenin yalnızca 35-40 dakikayı aldığını düşünerek son güne kadar aynı iştiyakı korumalıyız. Her gece sahura kalkarak Rabb'imizin rahmetine mazhar olmak, teravih namazı kılarak bütün geceyi ibadetle geçirmiş gibi sevap almak da bu ayın bize bahşettiği nimetlerden. Bu sevabın yılda yalnızca 30 günle sınırlı olduğu bilinciyle hareket etmeliyiz. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş olan bu kutlu ayda motivasyonumuzu her gün ilk günkü gibi canlı tutmak için yapmamız gereken ibadetleri Peygamberimiz hadis-i şeriflerinde şöyle sıralıyor: 

Allah orucu farz kıldı, ben de teravih namazını sünnet kılıyorum
Kutlu ayla birlikte gelen ibadetlerden diğeri de teravih namazı. Ramazan ayı gelmeden her ne kadar 'bu sene her gün 20 rekât teravih namazı kılacağım, her gün ayrı bir camiye gideceğim' diye kendi kendimize söz versek de günler ilerledikçe motivasyonumuz düşüyor. Oysa Efendimiz teravihi bizlere sünnet kılıyor, "Allah size Ramazan'da oruç tutmayı farz kıldı, ben de teravih namazı kılmak ve Kur'an okumak için gece uyanık kalmanızı sünnet kıldım. Kim sevabını yalnız Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutar, gecesinde de uyanık kalır, teravih namazı kılıp Kur'an okursa annesinden doğduğu gün gibi günahlarından arınmış olur." buyuruyor. Peygamberimiz'in bir hadis-i şerifinde de teravih namazını imamla birlikte sonuna kadar tamam­layan kişinin o geceyi bütünüyle ibadetle geçirmiş gibi sevap elde edeceğini buyuruyor. 

Peygamberimiz Ramazan'ın son on gecesinde ibadeti artırırdı
Ramazan, her türlü ibadetin çokça yapılmaya çalışıldığı bir ay. Ancak bu kutlu ayın son on gününe biraz daha ehemmiyet vermek gerekiyor. Zira bazı hadislerde ifade edildiği gibi, Kadir Gecesi'ni Ramazan'ın son on gününde aranılması tavsiye e­dil­iyor. Bunun için hayır-hasenat ve ibadetler Ramazan'ın yirmisinden sonra daha çok yapılmaya çalışılır. Bu aynı zamanda Peygamberimiz'i bir sünneti. Hz. Âişe, Peygamberimiz'in Ramazan'ın son on gününde geceleri ibadetle değerlendirdiğini, ibadet için diğer zamanlardan daha fazla gayret gösterdiğini ve ailesini de uyardığını anlatıyor. 

Sahur, teheccüd kılmanın garanti yolu
Gece uykuyu bölmek kolay değil. Her ne kadar Ramazan'ın ilk günleri sahura kalkılsa da ilerleyen günler bunun yerini gece yemeğe bırakıyor. Oysa sahurun fazileti bilinse 30 gün boyunca gece kalkmaya gayret edilir. Peygamberimiz, "Sahur yemeğinde bereket vardır. Bir yudum su bile içecek olsanız sahura kalkmayı ihmal etmeyiniz. Çünkü sahura kalkana Allah rahmet eder, melekler de bağışlanmaları için dua eder." buyuruyor. Prof. Dr. Eren, seher vaktinde uyumanın uygun olmadığını söylüyor: "Bu vakitte hem istiğfar etme fırsatı bulunur hem de sahura kalkınca sabah namazını kaçırma durumu ortadan kalkar. Bir de sahura kalkıldığında iki rekât da teheccüt namazı kılmak feyizli olur."
Oruç, bilindiği gibi semavi dinlerin ortak ibadeti. Ancak Müslümanların orucunun tek farkı var. Peygamberimiz, "Bizim orucumuzla ehl-i kitabın orucunu ayıran fark sa­hur yemeğidir." buyuruyor. 

Başlamak mı, bitirmek mi?
Peygamberimiz'e (sas) yirmi üç senede nazil olan Kuran'ın ilk ayeti, Mekke'de Ramazan ayında geldi. Kur'an-ı Kerim Ramazan'da indirildiği için bu kutlu ay 'Kur'an ayı' olarak da kabul ediliyor. Her zaman Kur'an'la iç içe olan Peygamberimiz'in bu ayda meşguliyeti daha da artardı. Hayatta bulunduğu süre içinde Ramazan gir­diğinde vahiy meleği Cebrail, Peygamberimiz huzuruna gelir. Birlikte Kur'an'ı okurlar, mütalâa ederlerdi. Efendimiz, "İnsanlardan ibadette en ileri olan, Kur'an-ı Kerim'i çok okuyandır." buyuruyor. Ramazan'da Kur'an-ı hatmetmek sünnet. Bunu mukabele şeklinde yapmak da ayrı bir sünnet. Zira her sene Ramazan'da Cebrail (as) Efendimize gelerek Kur'an-ı Kerim'i baştan sona kadar okur, Efendimiz de ona mukabele ederdi. İrtihal edecekleri senenin Ramazan'ında ise iki defa hatmettiler. Peygamberimiz, "Amellerin en hayırlısı, Kur'an okumaya başlamak ve hatmetmektir." buyuruyor. 


FATMA TURAN  


27 Temmuz 2012

Hayırlı Cumalar Olsun..

Fotoğraf: Ya Rabbi, ölünceye kadar ibadet etmemizi, ömrümüzün hayırlı amellerle sona ermesini nasip et ve bizlere Cennetini ihsan eyle! 
 Ya Rabbi, ölünceye kadar ibadet etmemizi, ömrümüzün hayırlı amellerle sona ermesini nasip et ve bizlere Cennetini ihsan eyle! 

 

26 Temmuz 2012

Ramazan'ın bahtiyarları kimler?


Sıcak ve günlerin uzunluğundan şikâyet etmeden, sadece O (cc) istediği için oruç tutalım. Münasebetsiz, manasız, yakışıksız, söz ve davranışlardan uzak duralım. Dilimizi Kur'an'la, zikirle, bulunduğumuz mekanı sohbet-i Cânân'la süsleyelim. Kur'an'ı çokça okuyalım ve hayatımızın parçası yapalım, Teheccüdü unutmayalım.

-Bir Ramazan'a daha kavuştuk; kavuşturana binlerce defa hamd olsun. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi Ramazan-ı Şerif'i "Gufranla Tüllenen Ay" olarak tarif ediyor. Affın, mağfiretin sağanak sağanak üzerimize boşaldığı çok özel bir zaman dilimi bu. Ramazan doğrudan doğruya Cenab-ı Hakk'a karşı bir vazife olarak, tamamen kulluk mülahazasıyla değerlendirilmesi gereken bir mevsim. Bu imkânı değerlendirip Cennet'e ehil hale gelmek ve Cemâlullah'la müşerref olmak en önemli hedef olmalı. Sıcaktan, günlerin uzunluğundan şikâyet etmeden, sadece O (c.c.) istediği için oruç tutmak gerekiyor. Allah Teâlâ orucu nasıl tutmayı emretmişse ve O (cc) neye "oruç" diyorsa orucu öyle tutmak gerekir. Dolayısıyla insan kendini yeme-içmeden alıkoyduğu gibi ağzını da korumaya almalıdır. Münasebetsiz, manasız, yakışıksız, hele iftira, gıybet gibi şeylerden mutlaka uzak tutmalıdır. Bununla da kalmayıp faydasız konuşmalardan da kaçınmalıdır. Dilini Kur'an'la, zikirle, sohbet-i Cânân'la süslemeli, gözlerini haramdan sakındırmalıdır. 

AZ UYUMAYA, ÇOKÇA KUR'AN OKUMAYA ALIŞALIM 

Oruç nefsin terbiyesi için de çok önemli bir vesiledir. Hepimiz oruçla kulluğumuz adına bir şeyler hedeflemeliyiz. Ramazan'ı vesile kılarak az yemeye, az uyumaya, az konuşmaya, çokça Kur'an okumaya kendimizi alıştırmalı ve bunu hayatımızın değişmez bir parçası haline getirmeliyiz. Bu yönüyle Ramazan iyi bir temrinat ve riyazât ayıdır. Teheccüd de bizim çokça ihmal ettiğimiz önemli ibadetlerdendir. Her sahurda hiç olmazsa 2 rekât teheccüd kılmayı hedeflemeli ve otuz gün fasılasız kılacağımız teheccüdleri, Ramazan'dan sonra da devam ettirme azmi içinde olmalıyız. 
Ramazan orucu vesilesiyle, âdetleri, tiryakilikleri terk etmek ve bir manada bağımsız yaşamak da mümkün. Bazılarımızın belki de uzun zamandır esiri olduğu bir kısım tiryakiliklerden (sigara gibi) kurtulmanın da zamanı gelmiştir. Sigaranın haram olduğuna dair kuvvetli içtihadlar var. En iyimser olanlar onun harama yakın mekruh olduğunu söylüyorlar. Ama bazı tiryakiler, maalesef orucu sigarayla açmak gibi bir hata yapıyorlar. Allah'ın bir emrini, Allah'ın yasak ettiği bir şeyle bir araya getirmek gibi riskli davranışlar sergiliyorlar. Bu yanlıştan da sigaradan da tamamen kurtulmaya azmetmek, oruca ve Ramazan'a ayrı bir derinlik kazandıracaktır. Samimi bir niyetle bu alışkanlığından kurtulmak isteyen mümine Cenab-ı Hak, Ramazan hürmetine ekstra lütuflarda bulunabilir. 

Koşup duran kudsîlerden olalım
 
Neslin ıslahı için oradan oraya koşup duran kudsîler vardır. Onlara Ramazan kim bilir ne muhteşem hediyeler takdim ediyordur. Dine ve millete hizmet yolunda sahur, iftar demeden seyr ü seferler yapan kutlular kim bilir Ramazan'da nasıl binlerce senelik semere elde ediyorlardır. Nebiler Serveri (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadislerinde bu kutlulardan şöyle bahsediyor:
"Allah rızası düşüncesiyle, Müslümanlara gelmesi muhtemel tehlikeleri savmak için Ramazan dışında bir günlük ribât, yüz yıllık oruçlu, namazlı ibadetten daha hayırlıdır. Müslümanların selameti, huzur ve sükûnu adına, Ramazan ayında bir günlük ribât ise Allah indinde, orucuyla namazıyla bin yıllık ibadetten daha hayırlı, sevapça daha büyüktür. Eğer Allah o kişiyi sağ-salim ailesine kavuşturursa, bin yıl ona bir tek günah yazılmaz, sadece haseneleri yazılır ve kendisine kıyamete kadar ribât sevabı akıtılır." 

Ribat, din ve milletin başına gelmesi muhtemel bela ve musibetler karşısında tetikte olma, kısacası "adanmışlık" vasfını ortaya koyma demektir. Adanmış bir insanın hedef ve gayesi uğrunda atacağı her adım ona ribat sevabı kazandıracaktır. Ya bu sevap bir de Ramazan ayının bereketine göre olursa!

SÜLEYMAN SARGIN 

24 Temmuz 2012

Rahmanî Meşher



Hani bilirsiniz; Bizde ve tüm dünyada, belli marka, belli fiat, belli kalite mal satan, müşterileri belli mağazalar vardır..

Bazen buralarda indirim olur. Normalde hiç alamayacağı mallara, bu vesileyle sahip olma lüksünü yaşar insanlar..

Fotoğraf: Hayırlı sabahlar... Cumanız mübarek olsun. 
Bu mübarek günde tuttuğumuz oruçlarla da 
Allah'ın rızasını kazanmak hepimize nasip olsun! Ve böyle zamanlarda tam bir izdiham yaşanır oralarda..

Herkes, kaliteyi ucuza almak için akın ederler mağazalara..
Çünkü indirim vakitleri, sayılı günlerdir..

Teşbihte hata olmasın, Ramazan da işte böyle Rahmanî bir mağazadır..

İçerisi, bir eşi daha bulunmayan, nadide parçalardan oluşan, sonsuz armağanlarla tıklım tıklım dolu bir Rahmanî Meşher..

Evet, bu sayılı günlerde , ihlasla yapılacak her amelin karşılığı; Ebedî cennet hazineleridir..

Az bir çalışmayla, belkide bir ömürde ancak kazanılabilecek hazineler…

Az iş, çok yüksek ücret..

Evet, Ramazanda her iyi iş, yüzle, binle, yüzbinle çarpılıyor, katlanıyor yüreğe göre, ihlasa göre..

Okunacak kısa bir sürenin,
Varılacak secdelerin,
Birkaç kuruş bile olsa sadakanın,
Bir kap yemeğin,
Bir bardak suyun
Yüreğin en içten sızılarıyla yapılan bir satır duanın,
Hatta içten bir tebessümün,
Karşılığı;

BELKİ DE BİR ÖMÜRDÜR..
BELKİ DE BİN ÖMÜRDÜR..

Ve çağırır bizi Ramazan:

Haydi ne bekliyorsunuz! Koşun!

Kaliteyi ucuza alın!

Bir ömrü bin ömür yapın!

Daha önünüzde dolu dolu 1 ay var..

YETİŞİN!!

Kimbilir belki de,

Önümüzdeki Ramazan, bizim için HİÇ OLMAYACAK

Bu son Ramazanımız belki…

Acele edelim!

Hayırlı Ramazanlar efendim, kazananlardan olmak duasıyla;

Ferd, ülke ve tüm dünya müslümanları adına hayırlar getirmesini diliyorum.

Muhabbetle..

Ayşe Reşad

21 Temmuz 2012

Çocukluğumun değil bu zamanın Ramazanlarını konuşmayı severim ben..

Yine yeni bir Ramazan’a bizleri kavuşturan Rabbimize hamdolsun.
Oruç tutmak dışında geceyi ve günü bereketli kılmayı bize öğreten, yalnızca mideden oluşmadığımızı bize hatırlatan bir sürece daha girdik inşallah…

Hayırlısıyla idrak edebilmeyi, insana ait zaafların en az birini terkedebilmeyi,yenilenmeyi,değişebilmeyi nasip etsin Rabbim bize…

Fotoğraf: Yanınızda oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyi insanlar yesin ve 
melekler size dua etsin.Pek çok kişinin aksine çocukluğumun değil bu zamanın Ramazanlarını konuşmayı severim ben. Çocukluğun pide taşıyan eli olmaktansa bu zamanın dua edeni olmayı öncelerim.

 Hızla geçen zamanın içinde zamanı bereketlendiren,dakikaları anlamlı kılan , yapılan ibadetleri bir kaç misliyle sevindiren,yaralarımıza ve yaralılara merhem olan bu zamanı -dili geçmiş zamanlara hapsetmeye kıyamıyorum da aynı zamanda…

Dediğim gibi inşallah bize, anne-babalığımıza-eşliğimize- evlat yanımıza-dostluğumuza iyi gelsin bu ay…En önemlisi büyük büyük laflar ederken,acziyetimizi farkettirsin.Farkettirsin ki en önemli gücümüz olan duaya sığınmayı öğretsin. Kalpleri döndüren Allah’tır…

 O “ol” der olur…Her şeyi “O”ndan istemeyi, “O”nun rızasını kazanmak için yapabilmeyi nasip etsin her birimize…

Dualarda buluşmak üzere…Belki de ruhumuzu bayramlara eriştiren hiç tanımadığımız birinin bizim için yaptıgı duadır,kim bilir?
Hayırlı Ramazanlar efendim…

Tuğba Akbey İnan

20 Temmuz 2012

Nurun ala nur :)


Nurun ala nur oldu bu gün.. 
Hem mübarek Ramazan ayının başlangıcı, hem mübarek cuma günü :)

Orucu sadece midemize değil, bu bereketi ve nuru dilimize, gönlümüze ve dahi tüm azalarımıza da tutturup, yaşatabilirsek eğer işte ozaman Ramazanlaşır, işte o zaman hakkını teslim etmiş oluruz bu güzel nimetin..

Rabbim bu zaman dilimini en güzel şekilde geçirebilmeyi nasip etsin hepimize..
Riyasız, şikayetsiz yaşayan ve yaşatanlardan; bu deryadan nasiplenenlerden oluruz inşAllah..
30 günlük ayı 60 güne çıkarabilenlerden oluruz inşAllah..



Hayırlı cumalar..
Hayırlı Ramazanlar..





16 Temmuz 2012

Şurda güneşe ne kaldı..

Fotoğraf: Hadi birlikte inşirah okuyalım...
Allah kalbimizi genişletir...
Merak etme hiçbir tahayyül,
mukadder olanı değiştirmeye yetmez...
Kalbini ferah tut. Dua edelim. Şurda güneşe ne kaldı.

http://www.facebook.com/ikiguzeladam
Hadi birlikte inşirah okuyalım..
Allah kalbimizi genişletir..
 Merak etme hiçbir tahayyül, mukadder olanı değiştirmeye yetmez..
Kalbini ferah tut..
 Dua edelim..
 Şurda güneşe ne kaldı..
T.TUFAN

14 Temmuz 2012

Allah'ın kuluna zulmetmek ne fenadır..






İnsanlık tarihi boyunca, bütün dinlerde ve milletlerde kul hakkına büyük önem verilmiştir.
Peygamberimiz (asm) bir gün ashabına "Müflis kimdir, biliyor musunuz?" diye sordu.
"Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir." dediler. 

Resulullah buyurdu ki: "Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip; fakat şuna sövüp, buna zina isnad ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp; bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir."

 
Kul hakkına girmek maddi ve manevi zarar vermekle olur. Başkasına ait malı almak, canını yakmak onun hakkına girmektir. Ama bu kadar değildir. İnsanların iç dünyasına verilen zarar da kul hakkına girer. Dedikodusunu yapmak, iftira atmak, ihanet etmek, hakaret etmek, kalp kırmak, küçük düşürmek, utandırmak, zarar vermektir. Belki de önem vermediğimiz kırıcı sözlerimiz oluyordur. Bu, günahı önemsememektir. Önem vermediğimiz sözlerimiz, davranışlarımız hesap gününde bizi bulacak. Kimsenin boynunu bükük bırakmamalıyız. 

Peygamber Efendimiz (asm) Fetih Suresi nazil olunca vefatının yaklaştığını anladı ve Bilal-i Habeşi'ye, ashabı Mescid-i Nebi'de toplamasını söyledi. Namazdan sonraki konuşmasının sonunda; "Sizden kime bir haksızlık yapmışsam, ahrete bırakmadan, şimdi ayağa kalkıp hakkını benden almasını istiyorum." buyurdu. Hiç kimse kalkmayınca Peygamberimiz bunu üç defa tekrarladı. Üçüncü defa söyledikten sonra Ukkaşe adındaki yaşlı sahabe ayağa kalkarak, savaş sırasında Peygamberimiz'in değneğinin sırtına değdiğini söyledi. Peygamberimiz, "Ey Ukkaşe sana kasten vurmaktan Allah'a sığınırım. Ey Bilal, Fatıma'ya git, uzun bir değnek getir." dedi. Bilal-i Habeşi getirdiği değneği Peygamberimiz'e verince O da Ukkaşe'ye verdi. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ayağa kalktılar ve Ukkaşe'ye hakkını kendilerinden almalarını söylediler. Peygamberimiz Ukkaşe'ye, "Ey Ukkaşe! Hakkını al!" dedi. Ukkaşe, "Ey Allah'ın elçisi! Bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu." deyince Peygamberimiz sırtını açtı. Ashap ağlıyordu. Ukkaşe, Peygamberimiz'in sırtını öptü ve şöyle dedi: "Anam babam Sana feda olsun ey Allah'ın elçisi. Sana kısas yapmak ne haddime?" Peygamberimiz, "Ya hakkını alman için gerekeni yap ya da hakkını helal et." deyince Ukkaşe, Peygamberimiz'den kendisine şefaatçi olmasını istedi ve hakkını helal etti. 

Ukkaşe, "Bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu." deyince Peygamberimiz'in (asm) ona sırtını açacağını biliyordu. Sahabe hakkını aramayı, sırtını açarak kendisine kısas yapılmasını isteyen Peygamber'inden öğrendi. 

Kul hakkının bu kadar önemli olmasından insanın değerini anlarız. Zaten amaç insanı korumaktır, asayişi sağlamaktır. Allah affedicidir. Kul tevbe ettiğinde bütün günahları affeder. Affedilmeyen tek günah kul hakkıdır. Kul hakkı, mizan terazisinde haksızdan alınır, haklıya verilir. İşte bu, en büyük iflastır.

HEKİMOĞLU İSMAİL

13 Temmuz 2012

Fotoğraf: Kim bana bir defa salât getirirse,Allah da ona on salât getirir ve on günahını affeder,on derece yükseltir.

Nesei,Sehv,55




" Allahım! Yönümü Senin rızana çevirdim..
 Sana güvendim..
 Allahım! Ehemmiyet verdiğim veya vermediğim şeylerden beni/bizi koru.. "


..Hayırlı Cumalar..

12 Temmuz 2012

Bilmiyorlar..





Müslümanların çoğu parayla,malla,makamla da ibadet edilebileceğini bilmiyor..
Makamıyla hayra vesile olmak ibadet hükmündedir.. 

Hekimoğlu İsmail

7 Temmuz 2012

Maher Zain - İnşallah



İnşallah   HAK   seninle..

4 Temmuz 2012

Berat, rahmet ve mağfiret gecesidir..


Berat, berâet kelimesinin Türkçedeki kullanılışı olup, berî olma, aklanma, temiz ve suçsuz çıkmak demektir. 
Kamerî aylardan olan Şaban ayının on beşinci gecesini değerlendirenler de tövbe ve istiğfarlarla günahlardan temizlenip, arındıkları için o geceye Berat Gecesi anlamında "Leyle-i Berat" denilmiştir.
Bu gecenin dört adı vardır. "Mübarek gece", "Berae gecesi", "Sakk gecesi" ve "Rahmet gecesi". Berae ve Sakk gecesi denilmesi hakkında da denilmiştir ki, haraç tamamen alındığı zaman beraetlerini (temize çıkmalarını) dile getiren bir senet yazıldığı gibi, Allah Teâlâ da bu gece mü'min kullarına beraet yazar. Berat Gecesi'nde, yaratılmışların bir yıl içindeki rızıklarına, zengin veya fakir, aziz veya zelil olacaklarına, yaşayıp yaşamayacaklarına, ecellerine ve benzeri hususlardaki bilgilerin Cenab-ı Hakk tarafından uygulanmak üzere meleklere intikal ettirildiği bildirilmektedir.

Sahih bir hadise dayandırılmamakla beraber bu gecenin mübarek bir gece olduğu ve bir ibadet şekli belirlemeden değerlendirilmesinde büyük faziletlerin bulunduğu alimler tarafından genellikle kabul edilmiştir. Zira Duhan Sûresi'nde sözü edilen (44/3-5) "mübarek bir gece"den maksat her ne kadar çoğunlukla ve sahih görüşe göre Kadir Gecesi ise de, bunun Şaban'ın onbeşinci gecesi olduğu görüşünde olanlar da vardır. 

Bu gecede Allah Teâlâ, gelecek senenin Berat Gecesi'ne kadar bir senelik işleri tedbîr, takdir ve tayîn eder. O yıl içinde ölecek olanların isimleri yaşayanların defterinden, ölüler defterine geçirilir. O sene hacca gidecekler yazılır. Hiçbir şey tedbîr, tayin ve yazılandan fazla veya noksan olmaz. Müslümanlar tarafından bu gecenin derin bir saygı ve heyecan ile kutlanmasının sebebi budur. Bu geceye mağfiret gecesi de denmiştir. Çünkü bu gecede pek çok kimseyi Cenab-ı Hakk'ın affedeceği Peygamberimiz tarafından bildirilmiştir. Peygamberimiz bu geceyi ibadetle geçirmiştir. 

Beyhakî'nin Alâ b. el-Haris kanalıyla rivayet etmiş olduğu bir hadiste Hz. Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Peygamberimiz (sas) bir gece kalktı namaz kıldı. Secdeyi öyle uzattı ki secdede öldü sandım. Bunu görünce kalktım. Elimle ayağına dokununca kımıldadı (sevindim) ve yerime döndüm. Secdede şöyle niyaz ettiğini duydum:
Photo: Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin 
sahibi olan Allah'a mahsustur. 
Ahirette de hamd O'na mahsustur. 
O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberi olandır. 
(Sebe: 1.) -Allah'ım, azabından affına, gadabından rızana sığınıyor, Senden yine Sana iltica ediyorum. Şanın yücedir. Sana yaptığım senayı Senin kendine yaptığın senaya denk bulmuyorum. Sana gereği gibi hamdetmekten acizim.
Başını secdeden kaldırıp namazı bitince;
-Aişe, Allah'ın Resûlü sana haksızlık edecek mi sandın? buyurdu. Ben;
-Hayır, vallahi, ya Resûlallah, böyle sanmadım. Ancak secdede uzun süre kaldığın için öldün sandım, dedim. Bunun üzerin Peygamberimiz (sas);
-Bu gece Şaban'ın on beşinci gecesidir. Allah Teâlâ Şaban'ın on beşinci gecesinde kullarına rahmetiyle tecelli buyurarak af dileyenleri bağışlar, merhamet isteyenlere rahmet eder, içini kin bürümüş olanları ise kendi hallerine bırakır." (Et-Terğib ve't-Terhib, c:2, s.119, 1968, Beyrut) buyurdu. 

Bu gecenin mânevî değeri sebebiyle namaz, Kur'an okuma, dua ve istiğfar ve diğer hayırlı işlerle geçirilmesi müstehaptır. Sevgili Peygamberimiz (sas) bu gecenin ibadetle geçirilmesini, gündüzünde oruç tutulmasını tavsiye etmiştir. Resûlullah (sas), Şaban ayında çokça oruç tutardı. Hz. Aişe "O'nun Şaban ayında olduğu kadar (nafile) oruç tuttuğunu görmedim." buyurmuştur. 

Berat Gecesi kulluk görevini hakkıyla yerine getiremedikleri için üzülenlerin Allah'a yönelerek O'nun rahmet ve mağfiretine sığınma imkân ve fırsatına kavuşacakları müstesna bir gecedir. Bu geceyi fırsat bilerek Yaratan'a, yaratılmışlara karşı görev ve sorumluluklarımızı yeniden gözden geçirelim. Aramızdaki sevgi-saygı bağını, dayanışma ve kaynaşma ruhunu pekiştirelim. 

Bu gecenin beş özelliği vardır
 
1. Bu gecede önemli işlerin seçimi ve ayırımı yapılır.
2. Bu geceyi ibadetle geçirenlere yardımcı olması amacıyla Allah tarafından melekler gönderilir.
3. Bu gece bağışlanma ve af gecesidir.
4. Bu gecede yapılan ibadetlerin fazileti çok büyüktür.
5. Bu gecede Peygamberimiz (sas)'e şefaat yetkisinin tamamı verilmiştir. Peygamberimiz (sas), Şaban ayının on üçüncü ve on dördüncü, geceleri ümmeti hakkında şefâat istediğinde kısım kısım verilmiş, fakat on beşinci gecede talepte bulunduğunda şefâatin tamamı ihsan buyurulmuştur. 



Dr. Emine Gümüş Böke  

 


 
Mağfiret yağmurunda bağışlamak ve rızaya erenlerden olmak duasıyla..
Hayırlı kandiller.. 

3 Temmuz 2012

Yarın Berat KandiLi..



Bu gelen gece olan Leyle-i Berat, bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderat-ı beşeriyenin proğramı nev'inden olması cihetiyle Leyle-i Kadr'in kudsiyetindedir. 

Herbir hasenenin Leyle-i Kadir'de otuzbin olduğu gibi, bu Leyle-i Berat'ta herbir amel-i sâlihin ve herbir harf-i Kur'anın sevabı yirmibine çıkar.

 Sair vakitte on ise, şuhur-u selâsede yüze ve bine çıkar. 
Ve bu kudsî leyali-i meşhurede onbinler, yirmibin veya otuzbinlere çıkar.
 Bu geceler, elli senelik bir ibadet hükmüne geçebilir. 
Onun için elden geldiği kadar Kur'anla ve istiğfar ve salavatla meşgul olmak büyük bir kârdır.

Şualar

~~~~~~

"Allah'ım! Sen seni anlatan dilleri,
Seni anlatan halleri,
Uğrunda geçen gúnleri,
Sevginle dolup taşan kalpleri ihsan eyle.
Îlahi iman verdin daim eyle,
Îhsan verdin kaim eyle,
Bu duaya ''amin'' diyenleri,
CENNETÎNLE CEMALÎNLE MÚŞERREF EYLE..."
Amin..

Hayırlı kandiller..
Selam ve Dua ile..