31 Mart 2012

Müslüman daima kârlıdır…


Müslüman, kararlı ve cesur insan demektir. Ne yapacağını, ne iş göreceğini hangi istikamete gideceğini, hadiseler karşısında nasıl bir tavır takınacağını bilir. Ne kuru gürültülere pabuç bırakır, ne de inandığı davadan döner.

Münkir ise kararsız ve korkaktır. Hadiseler onu kısa zamanda değiştirir. Bazen devrimci, bazen sosyalist, bazen şu veya bu kılık altına girer, inanmadığı şeyleri müdafaa edecek kadar şuursuzlaşır ve sadece menfaatine tapar.

Müslüman, belli bir hayat görüşüne bağlıdır. Asırlardan beri inandığı dava uğruna güçlüklere göğüs germiş, karanlık devirlerden yılmamış, çekinmemiş, teslim olmamıştır.

Münkir ise hangi hayat görüşüne bağlıdır, bilinmez. Hiçbir davaya, sisteme fiilen bağlanmamıştır. En küçük bir baskı karşısında heyecanına mağlup olur. En ufak bir imkânı muarızının aleyhine kullanmakta tereddüt etmez. Kuvvetli olduğu zaman gaddar, zayıf olduğu zaman riyakârdır.

Müslüman, her şeyi Allah’tan bilir. Bütün hadiselerde kader-i ilahinin bir payı olduğunu anlar, sebeplere tam tevessül eder, sonra da Allah’a tevekkülü vazifesinin bir şartı sayar. Tebliği esas kabul etmiştir. Tesir ettirmek, halklara kabul ettirmek gibi bir iddiası yoktur. Bu bakımdan rahat ve huzur içerisindedir, daimi bir faaliyet halindedir. Müslüman, İslam gemisinde tayfadır. Geminin hareketleriyle hiç meşgul olmaz. Düşünür ki bu geminin kaptanı var. Gemiyi o yönlendirir. “Ben kendi vazifeme bakarım.” der, rahat eder.

Münkir ise kâinatta cereyan eden her şeyi tesadüf zanneder. Kevni hadiseleri, sağır tabiata, kör tesadüfe verir. Böylece en aciz, en camid mahlukları rab tanır. Daima kendisini başkalarına beğendirmek, başkalarını tesir altına almak sevdasındadır. Bunda da muvaffak olamadığı için daimi bir azap içerisinde kıvranır durur.
Müslüman, hayatı bir hizmet ve ubudiyet olarak kabul ettiği için, onu yegâne gaye ve maksat edinmez. Çünkü Müslüman Allah’ın kölesidir. Uhrevi emel için çalışır. Peşin ücretleri değil, istikbaldeki mükâfatları düşünerek hareket eder. 21. Mektup’ta denildiği gibi,
“Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun? Dünyanın bin sene mesudâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen cennet hayatının ve o cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun.”
Münkir ise hayatı bir mücadele olarak gördüğü için daimi bir cidal halindedir. Her şeyin dünya ile beraber elinden gideceği kanaatine saplandığı için de, “gün bu gün” diyerek, yaşadığı süfli hayatı kâr zanneder.

Müslüman, ölümü terhis tezkeresi bilir. Kabre sevinçle bakar. Berzahı, akrabalarına, dostlarına, evliyalara kavuşmak için bir seyrangâh olarak itikad eder, öyle de muamele görür.

Münkir ise ölümü yokluk ve hiçlik olarak bilir. Mezara dehşetle bakar. Berzahı kapkaranlık zanneder. Onu, ebedi bir firak ve helak bildiği için, neticede o muameleye tabi tutulur.

Demek oluyor ki, Müslüman daima kârlıdır. Malını kaybetse sadakadır, canını kaybetse şehittir. Ayağına diken batsa günahına kefarettir. Hastalansa sevabı artar. Haramlardan kaçarak dünyasını cennet eder. İman ederek ebedi saadete nail olur.

Dünyanın hiçbir hadisesi, küfrün hiçbir tasallut ve tecavüzü, onu bu azim kârdan mahrum bırakamayacağı gibi, hizmetten de alıkoymaz. Müslüman, şu veya bu yollarla yapılan tehdit ve baskılara bakarak değil, Allah’ın emrine, Peygamber’in sünnetine göre vazifesini ikmal eder, kulluğun hazzını tadar…
Bakınız Bediüzzaman Said Nursi buyurmuş ki:
“Ey zevk ve lezzete mübtelâ insan! Ben yetmiş beş yaşımda, binler tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki, hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imândadır ve imân hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa, dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi, hayatın lezzetini kaçırır…”


Hekimoğlu İsmail

30 Mart 2012

Hayırlı cumalar.. Ve Kefh süresine dair..




Kim cuma günü Kehf sûresini okursa, onun için ayağını bastığı yerden göğe kadar bir nûr fışkırır. Bu nûr kıyâmet günü onun yolunu aydınlatır ve o kişinin iki cuma arasında işlemiş olduğu küçük günahlar bağışlanır.


..HAYIRLI CUMALAR..

29 Mart 2012

2. yıl :)


Tam da bu gün..
İki yıldır her gün ki gibi, gözlerinle hayata uyanmak,hem de çekirdekçik aileden çekirdek aileye doğru adım atmışken minnakımızla ne güzel Allahım..
Hamd olsun..

Kocaman, koca kalpli adam..
Ve emanetimiz minnacık, miniminacık elli minnak..
Sizi çok seviyorum..
Her geçen gün daha çok, daha çok sevmek istiyorum O'nun rızasıyla, cennete vesilesiyle..
2 yılda değil, 2 cihanda bir olmak duasıyla sevdicek'im.. 
Cennet gözlüm..

23 Mart 2012

Rızık için dua..

  

İşlerimizin kolaylaşması, rızkımızın artması için; Allâhü latifün bi ibadihi yerzüku men yeşaü ve hüvel kaviyyül aziz  ayetini günde dokuzar defa okuyanın işleri kolaylaşır, rızkı artar.. 

Arif Pamuk - Esmaül Hüsnanın Fazileti  





..Hayırlı cumalar..

19 Mart 2012

Sevgili Dost..

 
 Sevgili Dost; 
Bu aciz bedene hapsolunmuş ruhumu özgür bırakmak istedim. 
Söyle bana nedir bunun yolu yordamı? Ölümden gayrı...
  Ali Ural 
 

15 Mart 2012

Annem..



Saçlarına yıldız düşmüş, koparma Anne..
Ağlama..

...
..
.


Üniversitedeyken bunu dinlerdim hep..
Her fırsatta defterlerime, kitaplarıma bulduğum her yere yazardım..
..

Yanlızlığımı daha çok hissettiğim şu günlerde ANNEM yine senin şarkını dinledim bu gün..
Bende nasip olursa Anne olacağım.. Ama hala senin küçük kızınım.. 
Hala sana ihtiyacım var..  Hem de çoooook..
Keşke demek mümine yakışmaz biliyorum ama keşke be anne keşke yanında olsaydım, pamuktan yumuşak bembeyaz saçlarını sevseydim..
YUMUK YUMUK ELLERİNİ ÖPSEYDİM DE KOKUNU TEEEEE İÇİME ÇEKSEYDİM..
ACABA BİTERMİYDİ HASRETİM.. DİNERMİYDİ GURBETİM..?
ANNEM SENİ ÇOK SEVİYORUM..
VE BİTMEYECEK OLAN ÖZLEMİNE HER GÜN YENİSİNİ EKLİYORUM..



14 Mart 2012





Anne; gezindiğin bağ, baba; yaslandığın dağdır.
 Ömrünün en güzel çağı, annen ve babanla olandır.  

Ataol Behramoğlu



 ..Ve zaman çok çabuk akıp gider

12 Mart 2012











" Günümüzde insanlar yalnızca fiyatı biliyorlar, değeri değil.."

10 Mart 2012


 
Duanın tam ortasındaydık..
Şimdi göğsümüzün genişlemesini isteyeceğiz..
Şimdi dilimizin çözülmesini isteyeceğiz..
Şimdi belimizi büken yükün kalkmasını isteyeceğiz..
Şimdi şerefimizin ve onurumuzun yükseltilmesini isteyeceğiz..
Şimdi..
Ağlayacağım..
Ağlamayacağım..
Allah'ım lütfen bizi koru..
Azalıyoruz..
Kirli bir işleyişin kıyısından yuvarlanıyoruz bir bir..
Hayatın kenarından düşüyoruz..


TARIK TUFAN

8 Mart 2012

..




Haksızlık önünde eğilmeyiniz, o zaman hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz. 
Hz.Ali (r.a)


5 Mart 2012

Eşinizin mayınlı alanına girmeyin..


 



"Neden hep dediğini yaptırmak istiyorsun?" dedi erkek.
Kadın, "Çünkü ben öyle olmasını istiyorum." diye cevapladı.
 Erkek, "Her dediğin şey olacak mı?" diye sürdürdü sözlerini.
"Evet, çünkü..." "Çünkü ne?"


"Seninle evlenmekle ne kadar yanlış yaptığımı şimdi anlıyorum. Zaten ukâla olduğunu ilk başta anlamıştım.
Ailemin ısrarı beni bu yola sevk etti. "İyi kızdır, hoş kızdır, her zaman böylesini bulamazsın." sözlerine aldandım.


"Hani bana âşık olmuştun? Aylarca peşimden koşmuş, araya kimleri koymuştun ne oldu?
Ama şunu iyi bil ki, zaten ben de seni pek istememiştim. Ben de arkadaşlarımın etkisinde kalarak bu evliliği kabul ettim."


Eşlerin istemeden de olsa yaptıkları en büyük yanlış, tartışma anında eşlerinin mayınlı alanlarına atış yapmak ve onları can damarlarından vurmaktır.
Ne yazık ki, bu atış sadece karşı tarafı değil kendi canlarını da yakmaktadır. Çünkü patlayan bombanın parçaları onlara da sıçramaktadır. Her iki eş sakinleştikten sonra yaptıklarının yanlış olduğunun farkına varsalar da duymak istemedikleri cümleleri duymaktadırlar.
 
Bu durumda hiç olmazsa eşlerden birisinin atışı durdurması, sonradan pişman olacak sözcüklerden ve cümlelerden kaçınması gerekir.
Hepimiz biliriz ki, bir kibritle yakılan ev yıllarca tamir edilemez. "Aman canım evlilikte olur böyle şeyler. Bir an kendime hakim olamadım. O sözler, bir anlık kızgınlıkla söylenen sözlerdi." cümlesiyle savunmaya geçmekse bir mana ifade etmez.

Özellikle evliliğin ilk yıllarında ve evlilik rayına oturana kadar daha dikkatli olmak gerekir. Şayet ortada problem varsa karşılıklı konuşup çözüme gitmek en doğru yoldur. Trafikte bile giderken kaza yapmamak için trafik işaretlerine dikkat etmek gerekir. Bir araba kullanmanın bile kuralları varsa bir evliliği yürütmenin de kuralları olmalıdır.
Bu kurallarda söz ve beden dili, iletişim çok önemlidir. Özellikle sağlıklı bir iletişim evlilikteki mutluluk rehberi olmalıdır.

Esasen evlilik ebedi hayat arkadaşlığı olarak düşünülerek ebedi hayat arkadaşlığının hatırı için olur olmaz şeylerle can yakılmamalıdır.


GÜLSAY ATASOY

3 Mart 2012

?



Sen uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın,
Tutmayacak bir ele uzattığın için kendine mi kızgınsın ?

 Hz Mevlana




1 Mart 2012

Saadet-i Dareyn..



 


" Her kim hayat-ı faniyeyi esâs maksad yapsa, zâhiren bir Cennet içinde olsa da mânen cehennemdedir ve her kim hayat-ı bâkiyeye
ciddî müteveccih ise, SAADET-İ DAREYN'E mazhardır.

Dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı olsa da;Dünyasını, Cennet'in intizar salonu hükmünde gördüğü için hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder..."


8.SÖZ