10 Nisan 2014

Namazı aceleyle kılanlara gönül koyuyorum..



Bir kutlu ziyarette muhtelif sohbetlerde tutulan notlardan namaza dair olanlarını sizle paylaşmak istiyorum:  “Allah, senin secdede nasıl kıvrım kıvrım kıvrandığını biliyor” ayeti, bize Efendimiz’in ibadetini tasvir etmenin dışında, nasıl ibadet etmemiz gerektiğini de anlatıyor.

Mademki, -hadisin ifadesiyle- o nasıl namaz kılıyorsa öyle namaz kılmakla mükellefiz. O halde bu mükellefkat’iyen doğru değildir. Namazdaki ruh ve ma’nâyı kavrama ve o konsantrasyon içinde Allah’a kulluğumuzu arz etme hep bu çerçeve içinde mütalâa edilmelidir.

Elbette ki bir Nebî’nin kıldığı namazı şekil ve ma’nâ itibarıyla yakalamamız, O’nun duyduklarını duymamız mümkün değildir. Fakat bu, o yolda olmaya da mani değildir.

Bana en zor gelen şey kulluktur. İnanın, Allah’a kulluğunun yanında, motor yapmak, bilgisayar icad etmek, hattâ gökyüzüne uydu göndermek çok daha basit kalıyor. Bu tespit size tuhaf gelebilir. Ama vicdanî tecrübelerime dayanarak kat’i olarak ifade ediyorum ki, kulluk çok ama çok zor. Kalbinizi tamamıyla Allah’a verdiğiniz anda bile, bir sürü zikzak ve bir o kadar bulanık düşüncenin içinizi kemirdiğini görürsünüz.

Cimriler vardır, sabah-akşam keselerini çıkarır ve paralarını sayarlar. Bir tek kuruşun hesabını yaparlar. Tıpkı bu cimriler gibi, her bir mü’min, amel kesesinde neleri varsa onları, her gün gözden geçirmeli, kendini hesaba çekmeli ve tam bir cimri gibi davranmalıdır; davranmalıdır ki hesabını sağlam tutmuş olabilsin.

Namazları acele ile kılanlara gönül koyuyorum. Cenab-ı Hak onlara: “Benim size her şeyi karşılıksız vermeme mukabil, siz bana böyle mi teşekkür ediyorsunuz? Bu şekilde mi namaz kılıyorsunuz?” der mi diye de endişe ediyorum. Eğer derse, o zaman işimiz çok zor demektir.

Namazı dert edinmek lâzımdır

Evrad u ezkâr, duâ, nafile namaz gibi ibadetler, sürekli olarak ve ısrarla yerine getirilmeli ki, bunlar, zamanla bizde ikinci bir fıtrat hasıl etsin. Meselâ, her gün dört rekat nafile namazı hayatınızın ayrılmaz bir parçası haline getirin, göreceksiniz, bırakmaya kalksanız, “Eyvah, bugün de falso yaptık” dersiniz.

Namazı dert edinmek lâzımdır. Kıyam, kıraat, rükû, sücûd vs. namazın şekillerinden ibarettir. Oysa asıl olan, muhteva ve ruhtur. Nasıl ki yeme-içme cismaniyetimiz için bir ihtiyaçtır, namaz da manevî hayatımız ve ruhumuz için bir gıdadır.

Namaz, fıtratımızın bir gereği haline getirilmelidir. Ruh, gıdasını ancak, bu şekilde kılınan bir namazdan alabilir. Namazlar asla bir angarya gibi görülmemeli, aradan çıkarma düşüncesiyle çabuk çabuk eda edilmemelidir.

Namazda dikkat edilecek bir diğer husus da, nasıl vücud geliştirme çalışmalarında kalbi yormamak için fikir dünyasından uzaklaşmak gereklidir, öyle de, ruhu geliştirmek için dünyevî düşünceleri devreden çıkarmak, bütünüyle kalp ve ruh insanı haline gelmek şarttır. Tabii, namazın dış şekillerini, erkânını özenle yerine getirmek ile bu muhteva arasında sıkı bir münasebet olduğunu da unutmamak gerek.

Bir diğer husus da, namaz kılarken şartları hesaba katmamalıyız. Aslında şartların insanın namazına tesir edeceği muhakkaktır. Fakat bunu bile bile irademizle bu şartları aşmalı ve kalbi kemal noktasına yönlendirmeliyiz. Feyze, berekete en açık olduğumuz zamanlarda bile sadece O’nu mülâhaza etmeliyiz. Meselâ, Allah’la aranıza girecek bir cezbe, sizi o anda arş-ı Rahman’a ulaştıracak bile olsa hemen “Hayır Rabb’im ben bunu istemem, şu namaz kılanlardan birisi gibi olayım, yeter” diyebilmelisiniz.

Herkesin namazı, içinde bulunduğu mertebe ve dereceye göre farklılık arz eder. Siz kılmış olduğunuz namazı, İmam-ı Rabbani’ye anlatsanız, belki size güler. Veya İmam-ı Rabbani, sizin namazınızı İbn-i Arabi’ye anlatsa, o da güler. Zira buudlar farklıdır. Burada önemli olan nokta bizim gibi avam-ı nâsa, hakîkî namazı düşünme yolunu açmaktır. Bir zerre iken, kendini deryaya salıverme ve damla iken derya olma... Bunun ötesinde de, Rabb’im lûtfederse, şu anda mahiyetini, keyfiyetini dahi bilmediğimiz o mertebelere ulaştırılabileceğimizi yine O’nun rahmetinden bekleyebiliriz.

İlk sigaya çekilecek şey namaz

Müslümanlar namaza çok dikkat etmelidir. Zira kulun ilk defa sigaya çekileceği şey namazdır. Zina değil, içki değil, başka bir şey de değil namaz! Bundan diğer hususların önemsiz şeyler olduğu anlaşılmamalı; aksine namazın ehemmiyeti anlaşılmalı. Çünkü hakiki namaz zaten insanı fuhşiyattan men eder.

Bir insan namaz kılmıyorsa bence, hayatının en büyük kayıp kuşağında yaşıyor demektir. Oruç, namaz kılmaktan daha kolay bir ibadettir. Hac da öyle. Hac ruha ibadet neşvesi aşılarken, nefse de seyahat hazzını tattırır.

Bir ferdin şuurunun derinliğine göre günde beş defa Allah’a arz-ı ubudiyeti onu çok yüceltir. Evet namaz deyip geçmemeli; namazdan geçen, korkarım bir gün dinden de geçer... Namazda miraç vardır. Ama, herkes bunu namazda kendine göre hisseder ve kabiliyeti nisbetinde yükseldiğini duyar. Herkesin hissettiği kendi miracıdır.. ve bu mirac bazılarının ayağından geçer, bazılarının da başından. En mükemmel mirac Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in miracıdır.”

Süleyman Sargın

4 YorumLarım-ız:

Deniz dedi ki...

Ellerıne saglık ne guzel yazmıssın notlarını. Rabbım nmazı dert edınenlerden kılsın bızı. basımızı ne gelıyor ısel su beynamazlıktan gelıyor ya ;(

Deniz dedi ki...

ellerınıe saglık ne guzel paylasmıssınız sohbettekılerı. Rabbım bızı de namazı dert edınenlerden kılsın. Zaten basımıza ne gelıyorsa bu beynamazlıktan gelıyor ;(

Seyr-ü Sefam dedi ki...

Bizzat not alabilmeyi isterdim ne yazikki direk makaleyi iktibas ettim..

Bu gun okudum hadiste diyordu ki , Namaz dinin diregidir onu dogru kilan dinini yapmistir.. Onu terk eden dinini yikmistir..

Rabbim hakikatini nasip etsin insallah..

Yorumunuz beni mutlu etti tesekkurler :)

Adsız dedi ki...

Merhabalar,
Bazen uzun aralar veriyorsunuz, sonra bir dönüş yapiyorsunuz ki; o beklemelere degiyor..

Herseferinde sefer tasima atiyorum bir kac yolluk. Arada tek cümlelik atışlar yapmaniz dahi yetiyor uzunca bir süre düşünmeme.

Sizi çok uzun zamandir takip ediyorum, ama yazmam bugüne nasipmis, icimden bir ses yazmalisin Şükran dedi:) Yavrunuzu öpün benden. Allah a emanet.